Sanatın Öyküsü'nün giriş bölümünü okurken gördüğüm resimlerden beni en çok etkileyen Caravaggio'nun "Aziz Matta ve Melek" resmi oldu.

Caravaggio'dan 1600 dolaylarında Aziz Matta'yı vahiyleri yazarken betimleyen bir resim yapması ve vahiylerin tanrısal özelliğini vurgulamak için de, resimde ilham kaynağı bir melek olması istenmiş. Caravaggio, Aziz Matta’yı, kaba saba, yapmakta olduğu vahiy yazma işinden hayli tedirgin, elindeki koca kitabı zorlukla tutan sıradan bir adam, meleği de küçük bir çocuğa ya da bir öğrenciye yol göstermeye ya da onu sakinleştirmeye çalışır gibi elini Aziz Matta'nın koluna koymuş bir şekilde resmetmiş. Elbette ortalık birbirine girmiş. Kutsal ve ilahi olanın "sıradan" olana dönüştürülmesi dönemin insanları tarafından kabul edilemez bulunmuş ve hayatından endişe eden Caravaggio halkın ve kilisenin beklentilerine uygun bir resim yapmak zorunda kalmış.

Aşağıda iki resim de bulunuyor:





Bu iki resme baktığım zaman ilkinin gücü ve gerçekliğinin yanında ikincisinin suya sabuna dokunmaz hali çok sönük kalıyor benim için. Kişisel beğenimin ötesinde başka bir şey daha var bu iki resim de bana seslenen. İlk resme baktığım zaman, yaptığı işi büyük harfle görmeyen, taze bir gözle bakan ve tamamen kendi bakış açısını yaptığı işe yansıtan bir adam görüyorum ben. İkinci resimde ise bütün bunlar tersine dönmüş. Birşeylerden sürekli büyük harflerle bahseden bir takım insanlar, çimenler yeşil, gökyüzü mavi diye bağırmışlar ve sonuç güzel olmasına güzel ama (bence) sıradan bir resim olmuş.

İşte ben de böyle işler yapmak istiyorum hayatta. Kendi bakış açımı yansıtan ve yeni bir şeyler söyleyen makaleler yazmak, söylemek istediğim neyse onu söylemek istiyorum. Çok yapılabilir gibi geliyor insana. Ancak önce büyük harflerimden kurtulmam gerekiyor sanırım. Yapabilirim diyorum, ne dersin?

Comments (1)

On 10 Nisan 2011 15:26 , ismail pelit dedi ki...

büyük harflerden kurtulmak ne kadar olanaklı olabilir? insan tüm yüklerinden arındığında bile kendi ağırlığı altında ezilecek kertede zayıf. kendini görmemek, kendini bilmemek için kendini dünyaya saplamaya kalkan bir varlık, kendi varlığıyla ne yapacağını bilemediği için kendinden korkan başka bir canlı var mıdır?

tüm büyük harfleri kenara koyduğumuzda bile kalem tutan elin üstüne oturacak bir melek var yine: ölüm meleği. bir elin kalem tutmasını anlamlı kılacak olan da o meleğin getirdiğinin dilin dışında kalması. ölen, ölümünü anlatamaz, o halde ölümün belirleyiciliğini belirtecek bir dirimden söz edilebilir.

yorumunuza katılıyorum: ilk resim, bir sanat eseri. ikincisi bir kilise propaganda görseli.