Efendim, herkese iyi haftalar. İlk seslenişimin muhatabı, ekranlardan tanıdığımız ünlü bir isim. Herhalde yıl 2000 falan olsa gerek o dönem birlikte çok vakit geçirdiğim sayko hanım ile birlikte vapurla Kadıköy'e geçerken görüp 2,5 saniye kadar gözgöze geldiğim bu kişi ile yaklaşık 3-4 saat sonra İstiklal caddesinde (insan oğlu kuş misali) ve o gecede Yılan Hikayesi isimli dizide tekrar karşılaşmıştım. Sonradan herkesin Okan Yalabık olarak tanıyacağı bu nevi şahsına münhasır zat, zamanla pek çok hatun kişinin hasta olduğu bir oyuncu haline geldi. Ama ben onu görüp beğendiğimde (dünya ahret kardeşim olsun ehe) aşağı yukarı şöyle görünüyordu:

Son günlerde muhteşem yüzyıl adlı dizide Kanuni'nin kankası Pargalı İbrahim paşa kişisini adeta bir obi-wan kenobi edasıyla oynuyor. Büzülmüş dudaklar kaş altından ciddi bakış falan, bunlar hoş şeyler.


Sevgili Okan Yalabık buradan sana sesleniyorum! Gerek Star Wars tavırlarının gerekse 10 sene önce vapurdaki 2,5 saniyenin hatırına bir şey demeyeyim diyorum ama artık dayanamayacağım. Lütfen, lütfen ama lütfen Kanuni'nin yanında çatır çatır aksansız Türkçe konuşup, Kanuni arkasını döner dönmez gayri müslim aksanı ile -hem de abartılı ve fazlaca tipik bir versiyonu ile- konuşmaya başlama. Kalbimi kırıyorsun. Belki de yönetmen istiyordur bilemiyorum elbette, kendi halinde bir araştırma görevlisiyim ben, oyunculuk-dizi, bunlar beni aşar. Eğer öyleyse adını bilmediğim yönetmenine bu arzu halimi iletirsen sevinirim. Saygılar sunuyorum.

Evet. Yani sonuçta ben de insanım, Türkiye'de yaşıyorum. Sadece mangayla animeyle, araştırmayla hafızayla geçmiyor ömrüm, annemlere yemeğe gidiyor ve Muhteşem Yüzyıl seyretmek zorunda bırakılıyorum. Bunlar önemli şeyler.

İkinci seslenişim bugüne kadar beni pek çok farklı sevinç ve heyecana gark etmiş bir yayın evine geliyor. O ki, Dunbar'ın kitabını Türkçe'ye çevirdi, o ki Türkiye'de popüler bilim yayıncılığına yeni bir tat, bir doku getirdi, o ki bana edge.org'u tanıttı. Evet, bildiniz o ki ntv yayınları. Son zamanda ağzım sulanarak okuduğum ve gözlerimde mutluluk yaşlarıyla kütüphaneme yerleştirdiğim pek çok kitaba sahip olmamı sağladığı için gönül borcum var, çok ağır konuşmak istemiyorum.

Sevgili ntv yayınları, lütfen, senden çok rica ediyorum, çevirilere biraz daha özen göster. Cümle bozuklukları falan çok sorun değil. Ama örneğin Dunbar'ın "Şu hayatta kaç arkadaş lazım?" kitabında öyle hatalar var ki, okuyucuların yanlış bilgi edinmelerine sebep oluyor, üstelik konu üzerinde önceden bilgi sahibi değillerse benim gibi, bu durumun farkına varmak gibi bir şansları asla yok. Bence seçtiğin muhteşem kitaplar daha fazla özen görmeyi hak ediyorlar. Ayrıca yüce Ntv yayınları, aklıma süper bir fikir geldi, eminim sen de seveceksin: Sen bana çıkan kitaplarından birer tane gönder, ben de onları okuyup buradan tanıtımlarını yapayım, ne dersin? Bence çok iyi bir fikir, bir düşün derim.

Comments (0)