Hiç bir şeyden çekmedim, şu soyadı Marr olan adamlardan çektiğim kadar. Birbirleriyle tamamen alakasız iki alanda çılgın işler başaran iki Marr, hayata bakış açıma ellerine geçen her fırsatta müdahele ediyorlar.
Efendim, bu Marr'lardan ilki Johnny Marr. Kendisi hastası olduğum, bıkmadan dinlediğim, her fırsatta şarkı sözlerini özlü söz niyetine kullandığım The Smiths grubunun gitaristi. 31 ekim 1963'de Manchester'da dünyaya gelen ve asıl adı John Martin Maher olan Marr, İrlandalı göçmen bir ailenin oğlu. Kendisi gitar, keyboard ve harmonika çalıyor ve hem beste güfte işleriyle haşır neşir, hem de şarkı söylüyor.1982 yılının başlarında, o zamanlar hale ön isimlerini bırakmamış olan Steven Patrick Morrisey ile birlikte The Smiths'i kuruyorlar.Sonrası malumunuz, hayatın her anına burnunu sokan süferli şarkılar.
Burada ben The Smiths ve Marr'ın özeline ve skandallarına değinmeyeceğim. Sadece MArr'ın şarkılarından bazılarının isimlerini ve sözlerini vererek bir insanın beyninin nasıl ele geçiriyor onu anlatmaya çalışacağım. Buyrun aşağıdan yakın:
1. Heaven knows I'm miserable now: Aslında bütün şarkının sözlerini yazasım var ama bir kuple ile örnek vereceğim: In my life, why do I give valuable time to people who don't care if I live or die. evet.
2. I know it's over: Pek çok iç dağlayıcı söz arasında diyor ki: I know it's over - still I cling. I don't know whereelse I can go. Takıntıya dönüşmüş pek çok eski ilişkinin özeti.
3. I started something I couldn't finish: İlk bakışta üşengeç insanlar için yazılmış gibi görünen şarkımız aslında ikizler burcunun milli marşı. Neden mi? Buyrun: I started something, I forced you to a zone and you were clearly never meant to go. hair brushed and parted typical me, typical me, typical me I started something...and now i'm not too sure. Dayanamadım, aldım hepsini.
4. Last night I dreamt that somebody loved me: Başka da bir şey demiyorum.
5. There is a light that never goes out: Söz yazmakla falan olmayacak bu, açın dinleyin hemen!
İlk gençlik yıllarınız bu şarkılarla ve en az bunlar kadar güzel diğer The Smiths şarkılarıyla geçince hayata dair aldığınız derslerin bir kısmı ister istemez bu şarkılardan edinilmiş oluyor ve bu pek çok şeye bakış açınızı değiştiriyor. Sevgili Johnny Marr, sana ne desem bilemiyorum gerçekten.
İkinci Marr, ilk Marr kadar geniş bir alana, onun kadar uzun zamandır etki etmiyor aslında. Kendisi, çok uzun zaman önce fikirlerinden etkilendiğim, sonra varlığını tamamen unuttuğum, muhtemelen bu unutuş sırasında alttan alttan bakış açımı etkilemeye devam eden ve bu sabah birden gündemime bomba gibi düşmüş bir kişi olan David Marr. 19 Ocak 1945 yılında doğan David Marr,-Görg.'ümle aynı gün doğduğu için şu dakika itibariyle daha da sempatik buluyorum kendisini- psikoloji, yapay zeka ve nörofizyolojiden edindiği sonuçları yeni görsel işlem ya da işlemleme (visual processing) modellerine entegre ederek adını bilişimsel sinirbilim tarihine altın harflerle yazdırmış bir sinir bilimci ve psikolog. 1980 yılında çok genç bir yaşta lösemi yüzünden hayatını kaybetmiştir.
Marr'a göre beyni anlamak için, beynin karşılaştığı sorunları ve onlara ürettiği çözümleri anlamamız gerekir. Görme/görüşe (vision) bir bilgi işlem sistemi olarak yaklaşan Marr, bilgi işlem sistemlerini anlamamız için onları birbirinden farklı ancak birbirini de tamamlayan üç farklı seviye de analiz etmemiz gerektiğini söylemiştir. Bu fikir bilişsel bilimde Marr'ın Üç Seviyeli Hipotezi olarak bilinmektedir:
1. Bilişimsel seviye: Sistem ne yapıyor (hangi sorunları çözüyor ya da üstesinden geliyor gibi) ve bunu neden yapıyor.
2. Algoritmik/temsili seviye: Sistem yaptığı işleri nasıl yapıyor. İşini yapabilmek için hangi temsilleri kullanıyor ve bu temsilleri manipüle etmek için hangi sistemleri kullanıyor.
3. Uygulama seviyesi: Sistem fiziki olarak kendini nasıl gerçekliyor (sinirsel görme söz konusu olduğunda örneğin, hangi sinirler, nöral yollar kullanılıyor gibi)
Şimdi böyle yazınca sanki çok soyut bir şeymiş gibi oldu ama alakası yok. Güncel hayata çok kolay uyarlanabilir. Örneğin sevgilinizle ilişkinizi çözmeye çalışıyorsunuz diyelim.
1. Bu ilişki ne işinize yarıyor, neden işinize yarıyor? Diyelim ki sizi mutsuz ediyor ve korkunç bir ilişki.
2. Peki nasıl oluyor da sizi bu kadar mutsuz ediyor? Kötü davranıyor, aramıyor, arayınca açmıyor, bir öyle bir böyle yanar dönerlik yapıyor.
3. Peki fiziki olarak bu olay nasıl vuku buluyor? Şiş gözler, kırmızı burun, mor göz altları...
Tamam çok da cuk oturmadı biliyorum ama seviyorum işte var mı diyeceğin, seviyorum işte var mı diyeceğinnn
Efendim, bu Marr'lardan ilki Johnny Marr. Kendisi hastası olduğum, bıkmadan dinlediğim, her fırsatta şarkı sözlerini özlü söz niyetine kullandığım The Smiths grubunun gitaristi. 31 ekim 1963'de Manchester'da dünyaya gelen ve asıl adı John Martin Maher olan Marr, İrlandalı göçmen bir ailenin oğlu. Kendisi gitar, keyboard ve harmonika çalıyor ve hem beste güfte işleriyle haşır neşir, hem de şarkı söylüyor.1982 yılının başlarında, o zamanlar hale ön isimlerini bırakmamış olan Steven Patrick Morrisey ile birlikte The Smiths'i kuruyorlar.Sonrası malumunuz, hayatın her anına burnunu sokan süferli şarkılar.
Burada ben The Smiths ve Marr'ın özeline ve skandallarına değinmeyeceğim. Sadece MArr'ın şarkılarından bazılarının isimlerini ve sözlerini vererek bir insanın beyninin nasıl ele geçiriyor onu anlatmaya çalışacağım. Buyrun aşağıdan yakın:
1. Heaven knows I'm miserable now: Aslında bütün şarkının sözlerini yazasım var ama bir kuple ile örnek vereceğim: In my life, why do I give valuable time to people who don't care if I live or die. evet.
2. I know it's over: Pek çok iç dağlayıcı söz arasında diyor ki: I know it's over - still I cling. I don't know whereelse I can go. Takıntıya dönüşmüş pek çok eski ilişkinin özeti.
3. I started something I couldn't finish: İlk bakışta üşengeç insanlar için yazılmış gibi görünen şarkımız aslında ikizler burcunun milli marşı. Neden mi? Buyrun: I started something, I forced you to a zone and you were clearly never meant to go. hair brushed and parted typical me, typical me, typical me I started something...and now i'm not too sure. Dayanamadım, aldım hepsini.
4. Last night I dreamt that somebody loved me: Başka da bir şey demiyorum.
5. There is a light that never goes out: Söz yazmakla falan olmayacak bu, açın dinleyin hemen!
İlk gençlik yıllarınız bu şarkılarla ve en az bunlar kadar güzel diğer The Smiths şarkılarıyla geçince hayata dair aldığınız derslerin bir kısmı ister istemez bu şarkılardan edinilmiş oluyor ve bu pek çok şeye bakış açınızı değiştiriyor. Sevgili Johnny Marr, sana ne desem bilemiyorum gerçekten.
İkinci Marr, ilk Marr kadar geniş bir alana, onun kadar uzun zamandır etki etmiyor aslında. Kendisi, çok uzun zaman önce fikirlerinden etkilendiğim, sonra varlığını tamamen unuttuğum, muhtemelen bu unutuş sırasında alttan alttan bakış açımı etkilemeye devam eden ve bu sabah birden gündemime bomba gibi düşmüş bir kişi olan David Marr. 19 Ocak 1945 yılında doğan David Marr,-Görg.'ümle aynı gün doğduğu için şu dakika itibariyle daha da sempatik buluyorum kendisini- psikoloji, yapay zeka ve nörofizyolojiden edindiği sonuçları yeni görsel işlem ya da işlemleme (visual processing) modellerine entegre ederek adını bilişimsel sinirbilim tarihine altın harflerle yazdırmış bir sinir bilimci ve psikolog. 1980 yılında çok genç bir yaşta lösemi yüzünden hayatını kaybetmiştir.
Marr'a göre beyni anlamak için, beynin karşılaştığı sorunları ve onlara ürettiği çözümleri anlamamız gerekir. Görme/görüşe (vision) bir bilgi işlem sistemi olarak yaklaşan Marr, bilgi işlem sistemlerini anlamamız için onları birbirinden farklı ancak birbirini de tamamlayan üç farklı seviye de analiz etmemiz gerektiğini söylemiştir. Bu fikir bilişsel bilimde Marr'ın Üç Seviyeli Hipotezi olarak bilinmektedir:
1. Bilişimsel seviye: Sistem ne yapıyor (hangi sorunları çözüyor ya da üstesinden geliyor gibi) ve bunu neden yapıyor.
2. Algoritmik/temsili seviye: Sistem yaptığı işleri nasıl yapıyor. İşini yapabilmek için hangi temsilleri kullanıyor ve bu temsilleri manipüle etmek için hangi sistemleri kullanıyor.
3. Uygulama seviyesi: Sistem fiziki olarak kendini nasıl gerçekliyor (sinirsel görme söz konusu olduğunda örneğin, hangi sinirler, nöral yollar kullanılıyor gibi)
Şimdi böyle yazınca sanki çok soyut bir şeymiş gibi oldu ama alakası yok. Güncel hayata çok kolay uyarlanabilir. Örneğin sevgilinizle ilişkinizi çözmeye çalışıyorsunuz diyelim.
1. Bu ilişki ne işinize yarıyor, neden işinize yarıyor? Diyelim ki sizi mutsuz ediyor ve korkunç bir ilişki.
2. Peki nasıl oluyor da sizi bu kadar mutsuz ediyor? Kötü davranıyor, aramıyor, arayınca açmıyor, bir öyle bir böyle yanar dönerlik yapıyor.
3. Peki fiziki olarak bu olay nasıl vuku buluyor? Şiş gözler, kırmızı burun, mor göz altları...
Tamam çok da cuk oturmadı biliyorum ama seviyorum işte var mı diyeceğin, seviyorum işte var mı diyeceğinnn
Comments (1)
Şokella gibi olmuş. İyi geldi yine.