Yukarıda Dali'nin 1931 tarihli "The persistence of memory" isimli tablosunu görüyorsunuz. Türkçe meali, belleğin direnişi ya da belleğin inadı olarak çevrilebilir sanırım. Dali inanılmaz bir içgörüyle belleği olduğu geçiciliğe ve devingenliğe uygun bir şekilde resmetmiş bana kalırsa.

Bellek gizemli yapısı ve hayatlarımıza olan inanılmaz etkisi nedeniyle sanatçılar tarafından sık sık ilham kaynağı olarak kullanılmış. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Son yıllarda çıkan bellek üzerinden işleyen filmler ortada. Bu filmlerin kimi bilim kurgu (Dark City), kimi aksiyon (Memento), kimi ise aşk filmi (Eternal Sunshine of the Spotless Mind). Yedi ölümcül günahta bahsettiğim Inception bile rüyalarla ilgili görünmesine rağmen, bellek üzerinden kurgulanmış. Örnekler çoğaltılabilir elbette.

Hergün hepimiz farklı şekillerde belleğimizden bahsediyoruz (ay benim hafızam çok kötüdür, ben yüzleri hiç hatırlayamam, yüzleri unutmam ama isimleri hiç aklımda tutamam, olur mu nasıl hatırlamazsın, hayır söylemedin ben hatırlamıyorum, gene mi unuttun, nasıl unutursun, nasıl hatırlamazsın...)Sinemada, tiyatroda, günlük hayatın her yerinde hayatlarımıza devam edebilmek için belleğimize güveniyoruz ama onun hakkında neredeyse hiç bir şey bilmiyoruz - ben biliyorum tabi de, şimdi lafın gelişi.

Bellek elbette uçsuz bucaksız bir konu. Ben de bu süferli şahane konunun bana göre en heyecan verici kısmı olan otobiyografik hafıza alanında çalışan bir avuç insandan biriyim. Aşağıdaki fotoğraf haziran ayında Danimarka'da gittiğim otobiyografik hafıza üzerine bir konferansta çekildi. Hadi gelemeyenler falan da olsun oradaki insanları üçle çarpın, öyle bir topluluk işte. Minik.


otobiyografik hafızadan bahsetmeden önce, kabaca hafızanın nasıl işlediğinden bahsetmek istiyorum.

Atkinson ve Shiffrin'e ait modele göre bilgi ya da veri dış dünyadan uzun süreli belleğimize yukarıdaki aşamalardan geçerek giriyor. Örneğin derstesiniz, etrafınızda bir sürü uyaran var, hoca konuşuyor, yanınızdaki arkadaşınız defterine bir şeyler karalıyor, dışarıdan birileri geçiyor, birisi kalemini sırasının üzerine vuruyor vb. Bu verilerden hepsini aynı anda beyninize almıyorsunuz. Dikkatinizi hangisine verirseniz o kısa süreli belleğinize gidiyor. Eğer dışarıda sınıfın önünde hoşlandığınız çocuğu görür ve dikkatinizi tamamen ona verirseniz, hocanın söylediği şeyleri beyninize kaydedemezsiniz. Eğer dikkatinizi hocaya verirseniz, söylediği şeyler kısa süreli belleğinize geçer. Bir veri kısa süreli belleğe geçtikten sonra tekrar edilmezse saniyeler içinde unutulabilir. Ders örneğinden gidersek, eğer hocanın söylediği şeyleri not almazsanız, dersten çıktığınızda aklınızda pek bir şey kalmayacaktır. Ya da yazacak bir yer bulamadığınız bir telefon numarasını yeterince tekrar etmezseniz, siz yazana ya da arayana kadar aklınızdan çıkacaktır. Dikkat sayesinde kısa süreli belleğe giren bilgi, tekrarlama sayesinde uzun süreli belleğe geçer. Buradaki ömrü bir kaç dakika ya da ölene kadar olabilir.

Ben duyusal işlem (sensory register), dikkat (attention) ve kısa süreli bellek (short-term memory) hakkında derin bilgi sahibi değilim. O yüzden uzun süreli bellekten devam edeceğim. Kendisi aşağıda gördüğünüz bir sürü bölüme ayrılıyor.


Önce örtük (implicit) bellekten söz edelim. Örtük bellek, hatırladığınızın ve farkında olmadığınız şeyleri hatırladığınız bellek. Bisiklete yıllar sonrada binseniz bir kere öğrendiyseniz çat diye hatırlarsınız, ya da yazı yazmayı, harflerin klavyedeki yerini, hatta bazı telefon numaralarını otomatik çevirirsiniz (prosedürel bellek)ya da bir arkadaşınızı kalabalığın içinde gördüğünüzde mutlu hissedersiniz(duygusal koşullanma)vb. örtük bellek için örnek olarak verilebilir.

Açık belleğe gelince burada hatırlamak için bilinçli bir çaba gösterdiğiniz ve hatırlama sürecinin farkında olduğunuz anılar yer alır. Semantik bellek kısmında dünyaya dair gerçekler, bilgiler, isimler, formüller vb. yer alır. Episodik kısmında ise olaylara dair anılar yer alır. Örneğin bu blogun adresini hatırlamanız semantik belleğin işidir, bu blogdan ilk defa ne zaman haberiniz olduğunu, kimden duyduğunuzu, okurken neler hissetiğinizi hatırlamanız episodik bellekle ilgilidir. Daha kitaptan bir örnekle, cumhuriyetin kurulduğu tarihi hatırlamanız semantik bellek ile, cumhuriyetin kurulduğu tarihi öğrendiğiniz günü ya da sınavda bunun size sorulduğu günü hatırlamanız episodik bellek ile ilgilidir. İşte otobiyografik hafıza yani benim çalıştığım konuda tam da bu episodik belleğin göbeğinde yer almaktadır. Ama artık onun hakkında da başka bir postta yazarım. hohoho.

Comments (5)

On 3 Aralık 2010 02:25 , nedenmeli dedi ki...

Süpersin, iyice gaza geldim.
Senle bir ABM (hadi bir de CM olsun benim için) blogu mu açsak acaba diye düşündüm. Çok manyak oluruz o zaman.
Ayyy çok heyecanlandım, this made my day.
Biz blogumuzu açana kadar yeni yazılarını bekliyorum. Mesela, Atkinson&Shffrin'inden sonra ortaya atılan modellerden bahsedersen süper olur.

 
On 3 Aralık 2010 07:40 , etyen dedi ki...

ilk ben okudum!

 
On 3 Aralık 2010 10:26 , Tuğay dedi ki...

Ohhh uzun zaman sonra bi postunu okuyabildim sonunda, icimin yaglari eridi valla ne guzelll... Bi de bi de evrim de ekleyelim mi buna tepkisel sistemimiz yuzunden bellek ayni zamanda baglamsaldir dieee

 
On 3 Aralık 2010 15:30 , rot dedi ki...

canım o kısımları yazmayı sana bırakıyorum ben :)

ilk sen okudun bebeeeemmmm

 
On 9 Aralık 2010 08:00 , etyen dedi ki...

nerde yeni blog?