Bundan seneler önce -yaklaşık 9-10 sene kadar önce- havada uçuşan bir takım fransızca kelimeler ve galonla içilen filtre kahveler arasında bir arkadaşım, bana bir hayalini anlattı. Koskoca bir sosyolog olan bu kendini bilmez kişi, hayatını oyun oynayarak geçirmek istiyordu. Oyun oynamayı o kadar seviyordu ki, uyuduğu, yemek yediği, trafikte kaldığı zamanlarda bile oyun oynamış sayılmak için, başkalarının oyunlarından kendi hanesine skor yazmak için bir oyun yaratmak istiyordu -onlar oynayınca, biz de oynamış sayıldık-.
Bu tuhaf ve kendini bilmez insan kendi gibi tuhaf ve kendini bilmez başka insanlar da bulmayı başardı zaman içinde. Adına düş enstitüsü dedikleri bir oyun evi kurdular. Kocaman kocaman adamlara, çocukluklarını hatırlatıp, oyunlar oynattılar. Ama işte bu tuhaf, haddini ve kendini bilmez insanlara bu da yetmedi. Çünkü hala trafikte, yemek yerken, banyo yaparken ya da arkadaşlarla sohbet ederken oyun oynuyor sayılmıyorlardı, illa da o oyunu yapmaları gerekiyordu bunun için. Sonunda hep birlikte yola çıkmaya karar verdiler. Dere tepe düz gittiler, bir arpa boyu yol gittiler. Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte canavarlarla savaştılar, ama sonunda başardılar!!!
Bu duygusal girişten sonra hemen sadede geliyorum: KÖŞE BUCAK ÇIKTI!!! Benim için yıllar süre bir bekleyiş sona erdi.Köşe bucağı uzun zamandır bekliyordum ben. Üstelik hiç hoşlanmadığım bir ritüel de sona eriyor. Her d&r'a girişimde içimde küf kokmuş bir duyguyla gidip masa oyunlarına bakıyor, yeni bir şey olmadığını görüp üfleyerek ve üzgün kitap raflarında avunmaya gidiyordum. Sonunda yeni bir oyun oynayacağız ailecek, üstelik bu oyun da pek bir tane arkaik'imin elleriyle yaptığı bir oyun olacak.
Ben bu yılbaşı herkese köşe bucak almayı düşünüyorum. Size de tavsiye ederim. Oyunla ilgili her tür bilgiye http://www.kosebucakoyun.com adresinden ulaşabilirsiniz. Saygılar sunuyorum efendim.
00:13 |
Category: |
0
yorum
Comments (0)